Kader inancı, Müslümanların hayatında önemli bir yer tutar. Tevekkül edenler, Allah'a güvenir ve her şeyin O'nun takdiri olduğuna inanır.
Kader, Allah’ın sonsuz ilmi ve kudretiyle, evrende olmuş ve olacak olan her şeyi takdir etmesidir.
Kaza, ezelde bilinen ve takdir edilen şeyin, zamanı ve yeri geldiğinde Allah tarafından yaratılması demektir.
Allah, her şeyi bir ölçüye göre yaratmış ve evrendeki düzeni sağlamıştır. Kaza ve kader inancı, bu düzenin bir parçasıdır. İnsan, Allah’ın takdirine rıza göstermeli ve hayatına buna göre yön vermelidir.
Youtube Kanal Linki: https://www.youtube.com/watch?v=4qAf_CiT6rg Diğer Kaynak Linki: https://www.diyanet.gov.tr/kurani-kerim/kuran-meali/kadikiyol-kuran-meali/furkan-suresi/2Kader inancı, hayatımızda yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyin Allah tarafından önceden takdir edildiğine inanmaktır. Ancak bu, bizim özgür irademizin olmadığı anlamına gelmez. İnsanlar, kendi iradeleriyle yaptıkları seçimlere göre hayatlarını şekillendirirler.
Sünnetullah, Allah'ın (c.c.) evrendeki uyu- mu sağlamak için koyduğu yasalardır.
Fiziksel yasalar, madde ve enerjinin oluşumu, yapısı, hareketi, değişimi ve maddeler arası ilişkilerle ilgili yasalardır. Allah’ın (c.c.) koyduğu bu yasalar evrenseldir.
Biyolojik yasalar, canlıların doğması, gelişmesi ve üremesi gibi olaylar kapsamında değerlendirilir.
Toplumsal yasalar, toplumun sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için uyması gereken yasalardır.
Kader inancı, hayatımıza anlam ve yön verir. Allah'ın (c.c.) her şeyi bildiğini ve bizim için en hayırlısını takdir ettiğini bilmek, bize güven ve huzur verir. Sünnetullah ise, evrendeki düzenin ve işleyişin temelini oluşturur. Bu yasalar, bize evreni anlama ve onunla uyumlu bir şekilde yaşama imkânı sağlar.
İnsan, akıllı ve irade sahibi bir varlıktır. İrade, insanın seçme ve karar verme gücüdür. Kader ise, Allah'ın (c.c.) ezeli ve ebedi ilmiyle geçmiş, şimdi ve gelecek hakkında aldığı kararları ifade eder. İnsan, kendi iradesiyle yaptığı seçimlerden sorumludur. Ancak, insanın iradesi sınırlıdır ve Allah'ın (c.c.) küllî iradesinin kapsamındadır. İnsan, Allah'ın (c.c.) kendisine verdiği akıl ve iradeyi kullanarak doğru yolu bulmaya çalışmalıdır.
İrade, küllî irade ve cüzî irade olmak üzere ikiye ayrılır.
İnsan, kendi iradesiyle yaptığı seçimlerden sorumludur. Ancak, insanın iradesi sınırlıdır ve Allah'ın (c.c.) küllî iradesinin kapsamındadır. Bu nedenle, insan başına gelen her şeyden sorumlu tutulamaz. Örneğin, bir insanın hangi ailede, hangi ülkede, hangi zamanda doğacağı kendi iradesi dışında belirlenir. Ancak, bu insanın iyi ya da kötü davranışlarda bulunması kendi iradesine bağlıdır.
İnsan, akıllı ve irade sahibi bir varlıktır. İrade, insanın seçme ve karar verme gücüdür. Kader ise, Allah'ın (c.c.) ezeli ve ebedi ilmiyle geçmiş, şimdi ve gelecek hakkında aldığı kararları ifade eder. İnsan, kendi iradesiyle yaptığı seçimlerden sorumludur. Ancak, insanın iradesi sınırlıdır ve Allah'ın (c.c.) küllî iradesinin kapsamındadır. İnsan, Allah'ın (c.c.) kendisine verdiği akıl ve iradeyi kullanarak doğru yolu bulmaya çalışmalıdır.
İnsan İradesi ve Kader Kader ve İnsan İradesiKader inancı, İslam dininin temel inançlarından biridir. Kader, Allah'ın (c.c.) ezeli ve ebedi ilmiyle her şeyi önceden belirlemiş olmasıdır. Kader inancına göre, her şey Allah'ın (c.c.) takdiriyle olur. İnsanların başına gelen iyi veya kötü her şey, Allah'ın (c.c.) takdiridir.
Tevekkül, kader inancının bir parçasıdır. Tevekkül, Allah'a (c.c.) güvenmek ve dayanmaktır. Tevekkül eden kişi, her şeyin Allah'ın (c.c.) kontrolünde olduğuna inanır ve başına gelen her şeyi Allah'ın (c.c.) takdiri olarak kabul eder.
Rızık, Allah'ın (c.c.) canlılara verdiği her türlü nimettir. Rızık, sadece yiyecek ve içecek değildir. Sağlık, afiyet, bilgi, hikmet de rızıktır. Rızık, Allah'ın (c.c.) bir lütfudur.
Ecel, ölüm zamanıdır. Ecel, Allah'ın (c.c.) takdiriyle belirlenir. Her canlının bir eceli vardır. Ecel geldiğinde, kimse ölümden kurtulamaz.
Ömür, doğumdan ölüme kadar geçen zamandır. Ömür, Allah'ın (c.c.) takdiriyle belirlenir. Her insanın bir ömrü vardır. Ömür bittiğinde, ecel gelir ve insan ölür.
Kader inancı, Müslümanların hayatında önemli bir yere sahiptir. Kader inancına sahip olan Müslümanlar, başına gelen her şeyi Allah'ın (c.c.) takdiri olarak kabul eder ve tevekkül ederler. Tevekkül eden Müslümanlar, Allah'a (c.c.) güvenir ve dayanırlar.
Kader, Allah'ın (c.c.) her şeyi önceden bilmesi ve takdir etmesidir. Başarı ise, bir amaca ulaşmak için yapılan çalışmaların olumlu sonuçlanmasıdır.
Tevekkül, bir işe başlarken o işin başarıyla sonuçlanacağından emin olarak Allah'a (c.c.) güvenmektir. Tevekkül, kader karşısında insanı rüzgârın sürüklediği bir yaprak gibi iradesiz ve tercihsiz görmek anlamına gelmez.
İnsan, kendisine verilen akıl ve iradesiyle başarıya gidecek yolları öğrenir ve tercih eder. Tercihleri sonucunda ya başarılı ya da başarısız olur. Bir tercih söz konusu olduğu için başarı veya başarısızlığın sorumluluğu insanın kendisine aittir. Başarı için hak ve adaletten ayrılmamak gerekir.
Başarı yolunda insanın önüne çok sayıda engel çıkabilir. Bir engelle karşılaşıldığında hemen vazgeçmek ve sorumluluktan kaçmak doğru değildir. Başarı yolunda azimli ve kararlı olmak gerekir. Başarı, azim, gayret, sebat ve sabır gibi tutum ve davranışlar Allah'ın (c.c.) bizlere bir ikramıdır.
Başarılı olmak için kişinin çok çalışması, gerekli her türlü gayreti göstermesi ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir. Bu yüzden kişi öncelikle çok çalışmalı ve başarılı olmayı Allah'tan (c.c.) beklemelidir. Çok çalışmasına rağmen arzu ettiği başarıya ulaşamayan insan da "Ben ne bahtsızım." diye- rek Allah'ın (c.c.) takdirine isyan etmemeli, gayreti elden bırakmamalıdır.
Hz. Musa (a.s.), Allah'ın (c.c.) gönderdiği peygamberlerden biridir. Firavun ise, Mısır'ın zalim hükümdarıydı. Hz. Musa (a.s.), Firavun ve kavmini doğru yola çağırmak için gönderilmişti.
Hz. Musa (a.s.), bir gece rüyasında Allah'ın (c.c.) kendisini peygamber olarak görevlendirdiğini öğrenir. Bunun üzerine Allah'ın (c.c.) ona verdiği emirleri yerine getirmek üzere yola koyulur.
Hz. Musa (a.s.), Firavun'a giderek onu doğru yola çağırdı. Firavun, Hz. Musa'nın (a.s.) tebliğini kabul etmedi ve onu tehdit etti. Hz. Musa (a.s.) ise, Allah'ın (c.c.) izniyle Firavun'a çeşitli mucizeler gösterdi.
Firavun, Hz. Musa'nın (a.s.) mucizelerini gördükten sonra bile inadından vazgeçmedi. Bunun üzerine Allah (c.c.), Hz. Musa'ya (a.s.) ve İsrailoğullarına Mısır'dan çıkmaları için emir verdi. Hz. Musa (a.s.) ve İsrailoğulları, Allah'ın (c.c.) izniyle Mısır'dan ayrıldılar.
Firavun, Hz. Musa (a.s.) ve İsrailoğullarını takip etti. Ancak Allah (c.c.), Hz. Musa'ya (a.s.) asasını kullanarak denizi yarıp yol açmasını emretti. Hz. Musa (a.s.) asasını kullanarak denizi yarıp yol açtı ve İsrailoğulları güvenle karşıya geçtiler. Firavun ve ordusu ise, denizin kapanmasıyla birlikte boğularak öldüler.
Hz. Musa (a.s.), İsrailoğullarını Kenan diyarına götürdü ve onlara Allah'ın (c.c.) emirlerini öğretti. Hz. Musa (a.s.), kavmine tevhit inancını, adaleti, iyiliği ve dürüstlüğü öğütledi.
Hz. Musa (a.s.), Allah'ın (c.c.) gönderdiği büyük bir peygamberdi. O, Firavun'un zulmüne karşı mücadele etti ve İsrailoğullarını özgürlüğüne kavuşturdu. Hz. Musa (a.s.), kavmine tevhit inancını, adaleti, iyiliği ve dürüstlüğü öğütledi.
Kaynaklar: