Komünite ekolojisi, canlı topluluklarının yapısını ve dinamiklerini inceleyen bir bilim dalıdır.
Komünite, belirli sınırlar içerisinde birbiri ile etkileşime girecek kadar yakın yaşayan, farklı türlerin oluşturduğu biyolojik yapıdır.
Komüniteler karasal ve sucul ekosistemler olarak incelenir.
Komünitelerde tür çeşitliliği ölçülürken komünitenin içerdiği tür zenginliği ve türün birey sayısının komünite içindeki oranı dikkate alınır.
Komüniteler, farklı türlerin bir arada yaşadıkları ve etkileşimde bulundukları biyolojik yapılardır. Komünitelerin yapısı, simbiyotik etkileşimler, beslenme ilişkileri ve barındırdığı tür çeşitliliği ile belirlenir. Tür çeşitliliği, rekabet, av-avcı ilişkisi, iklim ve yaşam alanlarının bozulması gibi faktörlerden etkilenir.
Kaynaklar:Komünite ekolojisi, farklı türlerin aynı ortamda bir arada yaşadığı toplulukların yapısını ve işleyişini inceleyen bilim dalıdır. Komünitedeki türlerin etkileşimleri, besin ağları, enerji akışı, tür çeşitliliği, tür dağılımı ve popülasyon dinamikleri gibi konuları araştırır.
Rekabet, iki veya daha fazla canlının aynı kaynağı kullanmak için birbirleriyle mücadele etmesidir. Rekabet tür içi ve türler arası olmak üzere ikiye ayrılır.
Tür içi rekabet, aynı türe ait bireylerin aynı kaynak için birbirleriyle rekabet etmesidir. Bu kaynaklar yiyecek, su, üreme alanı veya eş olabilir. Tür içi rekabet popülasyon büyümesini sınırlar ve bireysel seçilimi yönlendirir.
Türler arası rekabet, farklı türlere ait bireylerin aynı kaynak için birbirleriyle rekabet etmesidir. Bu kaynaklar yiyecek, su, üreme alanı veya eş olabilir. Türler arası rekabet, türlerin dağılımını ve bolluğunu etkiler. Ayrıca, türlerin evrimini de yönlendirir.
Rekabet, komünitelerin yapısını ve işleyişini önemli ölçüde etkiler. Rekabet, tür çeşitliliğini azaltabilir, popülasyon büyümesini sınırlayabilir ve türlerin dağılımını ve bolluğunu etkileyebilir. Ayrıca, rekabet türlerin evrimini de yönlendirir.
Kaynaklar:Giriş: Komünite ekolojisi, canlı topluluklarının yapı ve dinamiklerini inceleyen bir bilim dalıdır. Komüniteler içindeki canlılar arasında rekabet, en önemli etkileşimlerden biridir.
Tür içi rekabet, aynı türün bireyleri arasında sınırlı kaynaklar için meydana gelen mücadeledir. Bu rekabet, kaynakların az olduğu durumlarda daha şiddetli olur. Tür içi rekabetin olumsuz etkileri arasında popülasyon yoğunluğunun artması, birey başına düşen kaynak alımının azalması, hastalıklara karşı dayanıklılığın azalması ve büyüme ve gelişme oranlarının düşmesi yer alır. Tür içi rekabette genetik çeşitlilik, bireylerin birbiri üzerinde üstünlük kurmasında önemli bir unsurdur.
Türler arası rekabet, iki veya daha fazla türün bireylerinin sınırlı kaynaklar için girdikleri mücadeledir. Bu rekabet, komünitenin yapı ve dinamiklerini etkiler. Türler arası rekabet genellikle kaynakların paylaşımı veya engellenmesi şeklinde ortaya çıkar. Kaynak paylaşımı, iki türün aynı kaynakları kullanırken kaynak kullanım biçimlerini değiştirmesiyle meydana gelir. Engelleme ise, bir türün diğer türün kaynaklara erişimini engellemesidir. Türler arası rekabetin sonucu olarak, bir tür diğerinden daha fazla kaynak elde edebilir ve daha başarılı olabilir. Bu durum, diğer türün yok olmasına veya kaynak kullanım biçimini değiştirmesine yol açabilir.
Rekabet, komünitelerdeki canlılar arasındaki etkileşimlerin önemli bir parçasıdır. Rekabet, popülasyonların büyümesini sınırlandırır ve kaynakların paylaşımını düzenler. Tür içi ve türler arası rekabet, komünitelerin yapısını ve dinamiklerini etkiler.
Kaynaklar:Komünitede yaşayan canlılar arasında enerji akışı ve besin zinciri oluşur. Enerji akışında üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olmak üzere üç temel grup bulunur.
Simbiyotik yaşam, aynı komünitede bulunan farklı iki türün bir arada yaşamasıdır. Amensalizm, mutualizm, kommensalizm ve parazitizm simbiyotik yaşam çeşitleridir.
Bir türe ait organizmanın herhangi bir fayda sağlamadan başka bir türün bireylerine zarar verdiği etkileşim biçimi amensalizm olarak adlandırılır.
Büyük karasal omurgalılar hareket hâlindeyken otları ezerek onlara zarar verir. Aynı zamanda otların arasında saklanan omurgasızların açığa çıkmalarına ve avcılara yem olmalarına neden olur. Büyük karasal omurgalı canlılar bu davranışlarından ötürü herhangi bir fayda sağlamazken ezdikleri otlar ve avcılara yem olan küçük omurgasız canlılar ise zarar görür.
Her iki türün de fayda sağladığı “+ / +” şeklinde ifade edilen bir simbiyotik ilişki tipidir. Doğal ekosistemlerde birçok bitki ve hayvan arasında mutualist ilişki vardır.
Otçul memeliler selülozu sindiremez. Sindirim sisteminde yaşayan ve selüloz sindiren bakteriler sayesinde selülozun glikoza parçalanması sağlanır. Böylece selülozu sindiren bakteriler kendileri ve otçullar için glikoz üretimi yapmış olur. Otçul memeli de bakteri için besin ve barınma ortamı sağlar.
Bir türün diğer türden fayda sağladığı ancak diğer türün etkilenmediği “+ / 0” şeklinde ifade edilen bir simbiyotik ilişki tipidir.
Epifit bitkiler ağaçların dallarında yaşar ve ağaçtan destek alır. Ağaç ise epifit bitkiden herhangi bir fayda veya zarar görmez.
Bir türün diğer türe zarar verdiği ancak diğer türün ölümüne neden olmadığı “- / +” şeklinde ifade edilen bir simbiyotik ilişki tipidir.
Bağırsak kurtları insan bağırsağında yaşar ve insanın besinlerinden faydalanır. Ancak bağırsak kurtları insanın ölümüne neden olmaz.
Komünitede yaşayan canlılar arasında çeşitli simbiyotik ilişkiler görülür. Bu ilişkiler canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için önemlidir.
Komüniteler, abiyotik ve biyotik faktörlerin etkisiyle sürekli değişime uğrar. Bu değişime süksesyon adı verilir. Süksesyon, iki şekilde gerçekleşebilir:
Birincil süksesyon, genellikle çıplak kaya veya kum gibi cansız bir ortamda başlar. İlk olarak, likenler ve yosunlar gibi öncü türler bu ortamda yaşamaya başlar. Bu türler, kayaları ve kumu parçalayarak toprağın oluşumuna yardımcı olur. Daha sonra, öncü türlerin oluşturduğu toprağa otlar ve diğer bitkiler yerleşir. Bu bitkiler, hayvanlar için yiyecek ve barınak sağlar. Böylece, zamanla yeni bir komünite oluşur.
İkincil süksesyon, daha önce canlılık barındıran bir ortamda, örneğin bir yangın veya sel sonucu zarar gören bir alanda, canlılığın yeniden kurulması sürecidir. İkincil süksesyon, birincil süksesyondan daha hızlı gerçekleşir, çünkü ortamda önceden var olan toprak ve besin kaynakları bulunur. Ayrıca, zarar gören alana yakın bölgelerden canlılar göç edebilir.
Süksesyon, komünitelerin yapısını ve işlevlerini etkiler. Süksesyon sonucu, daha çeşitli ve karmaşık bir komünite oluşur. Bu komünite, abiyotik ve biyotik faktörlere karşı daha dirençlidir. Ayrıca, süksesyon sonucu oluşan komünite, daha fazla türü destekleyebilir ve daha fazla ekosistem hizmeti sağlayabilir.
Süksesyon, komünitelerin sürekli değişime uğradığını gösteren önemli bir süreçtir. Süksesyon, abiyotik ve biyotik faktörlerin etkisiyle gerçekleşir. Süksesyon sonucu, daha çeşitli ve karmaşık bir komünite oluşur. Bu komünite, abiyotik ve biyotik faktörlere karşı daha dirençlidir. Ayrıca, süksesyon sonucu oluşan komünite, daha fazla türü destekleyebilir ve daha fazla ekosistem hizmeti sağlayabilir.
Kaynaklar: Khan Academy: Ecological Succession Biology Corner: Ecological Succession PBS Learning Media: Ecological Succession```htmlPopülasyon, belirli bir zamanda ve belirli bir alanda birbirleriyle etkileşim içinde yaşayan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluktur.
Popülasyonun yoğunluğu, belirli bir zamanda birim alan ya da hacimdeki birey sayısıdır.
Dağılım, bir bölge içerisinde popülasyonu oluşturan bireylerin bulunduğu konumları ifade eder.
Popülasyon dinamiği, popülasyon büyüklüğündeki ve yoğunluğundaki değişimlerin nedenlerini inceleyen ekolojinin alt bilim dalıdır.
Popülasyonun dağılımı, popülasyonların genel bir özelliğidir ve çevresel faktörlerden etkilenir.
Popülasyon Dinamiği Hakkında Video Popülasyon Dinamiği Hakkında Diğer Kaynak ```Popülasyon büyüklüğü, belirli bir zaman diliminde popülasyonda bulunan birey sayısı olarak ifade edilir. Popülasyon büyüklüğünde zaman içerisinde artma veya azalma olabilir. Popülasyona üreme sonucu yeni bireyler eklenebileceği gibi iç göçler de birey sayısını artırır. Popülasyon dışına göçler ve ölümler ise birey sayısını azaltan faktörlerdir.
Popülasyon büyüklüğündeki değişim, doğum, ölüm, göç ve göçlerle belirlenir. Doğum ve iç göç popülasyonu büyütürken, ölüm ve dış göç popülasyonu küçültür.
Şema 2.1: Popülasyon büyüklüğündeki değişimlerPopülasyondaki bireylerin yaşam istatistiklerini özetlemenin bir yolu hayat tabloları hazırlamaktır. Hayat tabloları yaş ve cinsiyete göre ölüm olasılıklarını ve diğer ilişkili istatistikleri ayrıntılı olarak açıklayan tablolardır. Bu istatistikler; doğuşta yaşam beklentisi, her bir yaşta beklenen yaşam süresi, her bir yaştaki hayatta kalanların sayısı gibi verileri içerir.
Hayatta kalma eğrisi, bir popülasyondaki bireylerin doğumdan ölüme kadar olan yaşama sürelerini gösteren grafiktir. Hayatta kalma eğrileri 3 tip olarak sınıflandırılır:
Popülasyonlar, ideal ve sınırsız bir habitatta kaynaklar bol olduğu müddetçe fazlasıyla yayılma potansiyeline sahiptir. Bu koşullarda bireyler üzerinde üreme, büyüme ve enerji elde etme özellikleri üzerine sınırlayıcı bir dış güç yoktur. Zamana bağlı olarak popülasyonun büyüklüğü geometrik bir artışla J tipi büyüme eğrisini oluşturur. Böyle ideal koşullardaki bir popülasyonun büyümesine üssel büyüme modeli denir.
Grafik 2.5: Üssel büyüme eğrisi Khan Academy: Exponential Population Growth Encyclopædia Britannica: DemographyPopülasyon ekolojisi, belirli bir alanda yaşayan canlıların yapısını ve dinamiklerini inceleyen bir bilim dalıdır.
Popülasyon büyümesi, bir popülasyonun belirli bir zaman aralığında birey sayısındaki artış oranıdır. Popülasyon büyümesi, üreme oranı, ölüm oranı ve göç oranı olmak üzere üç temel faktöre bağlıdır.
Üreme oranı, bir popülasyonda belirli bir zaman aralığında doğan birey sayısıdır. Üreme oranı, ortam koşulları, besin mevcudiyeti, avcı sayısı ve hastalıklar gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Ölüm oranı, bir popülasyonda belirli bir zaman aralığında ölen birey sayısıdır. Ölüm oranı, ortam koşulları, besin eksikliği, avcı sayısı ve hastalıklar gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Göç oranı, bir popülasyona belirli bir zaman aralığında giren veya çıkan birey sayısı arasındaki farktır. Göç oranı, yaşam alanlarının değişmesi, besin kaynaklarının dağılımı ve iklim değişikliği gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Popülasyon yoğunluğu, belirli bir alanda yaşayan birey sayısının o alanın büyüklüğüne oranıdır. Popülasyon yoğunluğu, kaynakların mevcudiyeti, yaşam alanı özellikleri ve popülasyon büyüme hızı gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Taşıma kapasitesi, belirli bir alanda yaşayabilen maksimum birey sayısıdır. Taşıma kapasitesi, kaynakların mevcudiyeti, yaşam alanı özellikleri ve popülasyon büyüme hızı gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Popülasyon dinamiği, popülasyonların zaman içindeki değişimlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Popülasyon dinamiği, popülasyon büyümesi, popülasyon yoğunluğu ve taşıma kapasitesi gibi kavramları kullanarak popülasyonların davranışlarını açıklar.
Çevresel direnç, bir popülasyonun büyümesini sınırlayan faktörlerin bütünüdür. Çevresel direnç faktörleri arasında kaynakların mevcudiyeti, yaşam alanı özellikleri, avcılar ve hastalıklar bulunur. Çevresel direnç, popülasyon büyümesini belirli bir seviyede tutarak popülasyonların aşırı çoğalmasını önler.
Popülasyon kontrolü, bir popülasyonun büyümesini istenilen seviyede tutmak için alınan önlemlerdir. Popülasyon kontrolü, doğum oranını düşürmek, ölüm oranını artırmak veya göç oranını değiştirmek gibi yöntemlerle yapılabilir. Popülasyon kontrolü, kaynakların adil dağıtılmasını, çevrenin korunmasını ve yaşam kalitesinin artmasını sağlar.
Bir popülasyonun yaş dağılımı, farklı yaş gruplarındaki birey sayısının oranlarını gösterir. Yaş dağılımı, bir popülasyonun geçmişini ve geleceğini tahmin etmek için kullanılır. Yaş dağılımı, büyüyen, dengeli ve gerileyen popülasyonlarda farklılık gösterir.
Büyüyen popülasyonlarda, genç bireylerin oranı yaşlı bireylerin oranına göre daha yüksektir. Bu tür popülasyonlar, üreme oranının ölüm oranından yüksek olduğu popülasyonlardır.
Dengeli popülasyonlarda, farklı yaş gruplarındaki birey sayısının oranları birbirine yakındır. Bu tür popülasyonlar, üreme oranının ölüm oranına eşit olduğu popülasyonlardır.
Gerileyen popülasyonlarda, yaşlı bireylerin oranı genç bireylerin oranına göre daha yüksektir. Bu tür popülasyonlar, ölüm oranının üreme oranından yüksek olduğu popülasyonlardır.
Video Bilgilendirmesi: https://www.youtube.com/watch?v=o0J52bpFst0 Diğer Kaynaklar: https://www.khanacademy.org/science/ap-biology/ecology/population-ecology/a/population-dynamics https://www.biologycorner.com/resources/population-ecology.htmlBu içeriğimizde Türkiye'de nüfus ekolojisi hakkında bilgi vereceğiz. Nüfus artış hızı, yaşlı nüfus oranı, doğum ve ölüm oranları gibi konulara değineceğiz.
Türkiye'de nüfus artış hızı son yıllarda azalmaktadır. 2020 yılı itibariyle nüfus artış hızı %1,08'dir.
Türkiye'de yaşlı nüfus oranı giderek artmaktadır. 2020 yılı itibariyle yaşlı nüfus oranı %9,7'dir. Bu oran 2050 yılında %18,2'ye ulaşması beklenmektedir.
Türkiye'de doğum oranı son yıllarda azalmaktadır. 2020 yılı itibariyle doğum oranı 1,67 çocuk/kadındır. Ölüm oranı ise 7,8 ölüm/1.000 kişidir.
Türkiye'de nüfus artış hızı azalmakta, yaşlı nüfus oranı artmakta ve doğum oranı düşmektedir. Bu durum, Türkiye'nin nüfus yapısında önemli değişikliklere yol açmaktadır.