11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1.Dönem 2.Yazılı - Klasik

Yağmur şiiri, aruzun fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılmıştır. Şiirde zengin kafiye düzeni kullanılmıştır. Redif ve uyak unsurları da şiire ahenk katmaktadır. Ayrıca ses benzerlikleri de şiirin ahenkli olmasını sağlamaktadır.

Servetifünun Dönemi şiiri, Tanzimat Dönemi şiirinin devamı niteliğindedir. Bu dönemde şiir, daha da gelişerek ve zenginleşerek yeni bir boyut kazanır.

Tevfik Fikret, "Rübab-ı Şikeste" adlı şiir kitabında, dönemin siyasi ve toplumsal sorunlarını eleştirmiştir. Şiirlerde, gericilik, yozlaşmışlık, haksızlık ve zulüm gibi konular işlenmektedir.

"Elhân-ı Şitâ" adlı şiirde, kış mevsimi ile birlikte gelen hüzün duygusu anlatılmaktadır. Şiirde, "Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, / Eşini gaaib eyleyen bir kuş / gibi kar / Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar." dizelerinde olduğu gibi, kış mevsiminin kasvetli havası ve bahar mevsiminden geriye kalan özlem duygusu dile getirilmektedir.

Millî Edebiyat Dönemi şiirinde Türkçülük, İslamcılık ve Milliyetçilik gibi edebî akımlar görülür. Bu akımlar şiirlerde farklı şekillerde ve farklı duygularla ele alınır.

Millî Edebiyat Dönemi şiiri, Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu dönemde halk şiiri geleneği şiire kazandırılmış, şiirde yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmaya başlanmış ve şiirde millî konular işlenmeye yaygınlaştırılmıştır.

Faruk Nafiz Çamlıbel ve Bahtiyar Vahapzade, Türk şiirinin önemli temsilcileridir. Her iki şair de şiirlerinde vatan ve millet sevgisini, ana sevgisini ve doğa sevgisini işlemiştir.

Şair, bu şiirini annesinin isteği üzerine kendi dilinde yazmıştır. Bu nedenle şiir, Azerbaycan Türkçesinde yazılmıştır.

İnsan-doğa ilişkisi bağlamında çevre sorunlarının çözümü için öncelikle doğayı koruma bilincinin artırılması gerekir. Bu, çevre bilinci ve çevre eğitimi ile sağlanabilir. Çevreye duyarlı üretim ve tüketim alışkanlıklarının geliştirilmesi de çevre sorunlarının çözümünde önemli bir rol oynayacaktır. Bu, bireylerden, işletmelerden ve devletten kaynaklanan çevre kirliliğinin azaltılmasına yardımcı olacaktır. Son olarak, çevre sorunlarının çözümü için gerekli politikaların geliştirilmesi de önemlidir. Bu politikalar, çevre korumaya yönelik düzenlemeleri içermelidir.

Bilimsel makaleler, bir bilimsel araştırmanın sonuçlarını ve bulgularını okuyuculara aktarmak için kullanılır. Bu nedenle, bilimsel makaleler, araştırmanın amacını, yöntemini ve bulgularını açık ve anlaşılır bir şekilde sunmalıdır. Bilimsel makalelerde kullanılan dil ve üslup, akademik olmalıdır. Bu, makalenin bilimsel bir ortamda okunacağını ve değerlendirileceğini göz önünde bulundurarak yapılır. Son olarak, bilimsel makalelerde kullanılan veriler ve bilgiler, bilimsel çalışmalarla desteklenmelidir. Bu, makalenin güvenilirliğini ve geçerliliğini artırır.

Münazarada, her iki grubun da konuyla ilgili görüşlerini sunarak karşı tarafın görüşlerini çürütmeye çalışması beklenmektedir.

Münazarada, her iki grup da konuyla ilgili görüşlerini ve argümanlarını tartışarak sunmaktadır.

Metinde, yazar, insanların sahip oldukları imkânlara göre harcama yapmalarını, güç yetiremeyecekleri hayallere kapılmamalarını tavsiye etmektedir. Bu nedenle, yazarın metinde didaktik bir tutum sergilediği söylenebilir.

Metinde, yazar, mizahın bir sanat olduğunu ve bu sanatın incelikle yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Mizahın amacının güldürmek değil, düşündürmek olduğunu da belirtmektedir.

Yusuf Ziya Ortaç, hikâye, roman, tiyatro, fıkra, sohbet gibi farklı türlerde eserler vermiştir. Kendine özgü üslubu ve üstün gözlem yeteneğiyle Türk edebiyatında olay hikâyeciliğinin öncüleri arasında yer almıştır. Eserlerinde realist akıma bağlı olarak Anadolu'nun yanı sıra yakından tanıdığı Orta Doğu coğrafyasının da kültür ve yaşamını başarıyla yansıtmıştır.

Yusuf Ziya Ortaç, Cumhuriyet Dönemi'nde fıkra türündeki yazılarıyla önemli bir yer edinmiştir. Fıkralarında sade bir dil ve anlatımla güncel, siyasi, sosyal konulara değinmiştir.

1. Sohbet, Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi'nde gazetecilikle girmiştir. Bu dönemde Ahmet Mithat Efendi, Namık Kemal, İbrahim Şinasi gibi yazarlar sohbet türünde yazılar yazmıştır. 2. Fıkra, Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi'nde girmiştir. Bu dönemde İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi gibi yazarlar fıkra türünde yazılar yazmıştır. 3. Sohbet türünde yazılar, genellikle gazete ve dergilerde yayımlanır. Bu türde yazılan yazılar, güncel olayları ve konuları ele aldığı için gazete ve dergilerde yayımlanmaya daha uygundur. 4. Fıkra türünde yazılar, genellikle gazete ve dergilerde yayımlanır. Bu türde yazılan yazılar, günlük olayları ve konuları ele aldığı için gazete ve dergilerde yayımlanmaya daha uygundur. 5. Sohbet türünde yazılarda, yazarın kişisel düşünceleri ve görüşleri ön plana çıkar. Bu türde yazılan yazılar, yazarın kendi deneyimlerini ve gözlemlerini aktardığı için yazarın kişisel düşünceleri ve görüşleri ön plana çıkar. 6. Fıkra türünde yazılarda, yazarın kişisel düşünceleri ve görüşleri ön plana çıkar. Bu türde yazılan yazılar, yazarın kendi gözlemlerini ve eleştirilerini aktardığı için yazarın kişisel düşünceleri ve görüşleri ön plana çıkar. 7. Sohbet türünde yazılar, genellikle yalın bir dil ve anlatımla yazılır. Bu türde yazılan yazılar, günlük konuşma dilinde yazıldığı için yalın bir dil ve anlatımla yazılır. 8. Fıkra türünde yazılar, genellikle yalın bir dil ve anlatımla yazılır. Bu türde yazılan yazılar, günlük konuşma dilinde yazıldığı için yalın bir dil ve anlatımla yazılır. 9. Sohbet türünde yazılar, genellikle karşılıklı konuşma havasında yazılır. Bu türde yazılan yazılar, yazarın kendi düşüncelerini ve görüşlerini aktardığı için karşılıklı konuşma havasında yazılır. 10. Fıkra türünde yazılar, genellikle karşılıklı konuşma havasında yazılır. Bu türde yazılan yazılar, yazarın kendi gözlemlerini ve eleştirilerini aktardığı için karşılıklı konuşma havasında yazılır.