Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasının Temel İlke ve Amaçları
Atatürk'ün dış politikası, Türkiye'nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve uluslararası alanda saygın bir yer edinmesini hedefleyen temel ilkelere dayanıyordu.
Tam Bağımsızlık
- Bir devletin her alanda tam bir egemenlik ve özgürlük haklarına sahip olması anlamına gelir.
- Atatürk, "Tam bağımsızlık denildiği zaman elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestliktir." sözüyle bağımsızlığın sadece siyasi olmadığını, her alanda bağımsızlığın sağlanması gerektiğini ifade etmektedir.
- Atatürk, haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamanın yolunun tam bağımsızlıktan geçtiğine inanmıştır.
Gerçekçilik ve Akılcılık
- Atatürk'ün dış politikası hayalci değil gerçekçidir.
- Gerçekleşmesi imkansız fikirlere göre hareket etmez ve daima gerçekçi politikalara dayanır.
- Atatürk, uygulamaya dönüştürülemeyen fikirlerin geçerliği olmadığını söylemektedir.
- Ona göre fikirler anlamsız, mantıksız ve boş sözlerle dolu olursa o fikirler hastalıklıdır.
- Çünkü fikirler özgür, aynı zamanda vicdanlı ve tüm insanlığın yararına olmalıdır.
Karşılıklılık (Mütekabiliyet)
- Milletlerarası hukukta mütekabiliyet "bir devletin diğer devletin vatandaşlarına, mahkeme kararlarına veya herhangi bir davranış biçimine gösterdiği tutumuna karşılık, diğer devletin de aynı biçimde davranması" anlamına gelir.
- Atatürk milletlerarası ilişkilerde karşılıklılık ve eşitlik ilkelerine önem vermiş ve millî menfaatleri ön planda tutmuştur.
- Bunun yaparken hiçbir devletin iç ve dış işlerine karışmamış, karşısındaki devletten de bunu beklemiş ve istemiştir.
Barış
- Atatürkçü düşüncenin vazgeçilmez bir unsuru olan barış ilkesi, bağımsız bir devlet olarak ülke içinde mutlu bir yaşam sürmeyi amaçladığı gibi diğer milletlerin de birbirleriyle iyi ilişkiler içerisinde yaşamalarını öngörür.
- Atatürk, Millî Mücadele yıllarında bile savaş ortamı içinde barışı sağlamanın çabası içinde olmuştur.
- Atatürk, savaşın en kötü hallerini şöyle ifade etmektedir: "Harp zaruri ve hayati olmalı... Öldüreceğiz diyene karşı ölmeyeceğiz diye harbe gireceğiz"
Sonuç
Atatürk'ün dış politikası, Türkiye'nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve uluslararası alanda saygın bir yer edinmesini hedefleyen temel ilkelere dayanıyordu. Bu ilkeler, Türkiye'nin bugün de dış politikasının temelini oluşturmaktadır.
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasının Temel İlke ve AmaçlarıAtatürk Dönemi Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri
Atatürk, Türk dış politikasının temel ilkelerini belirlerken, Türkiye'nin millî çıkarlarını ve dünya barışını gözetmiştir. Bu ilkeler şunlardır:
1. Bağımsızlık ve Egemenlik
Atatürk, Türkiye'nin bağımsızlığını ve egemenliğini her şeyden üstün tutmuştur. Hiçbir devletin Türkiye'nin iç işlerine karışmasını kabul etmemiştir.
2. Barışçılık
Atatürk, barışın uluslararası ilişkilerin temeli olması gerektiğine inanmıştır. Savaşın çözüm değil, yıkım getirdiğini düşünmüştür.
3. Tarafsızlık
Atatürk, Türkiye'nin uluslararası çatışmalarda tarafsız kalmasını ve hiçbir bloka dahil olmamasını istemiştir.
4. Milletlerarası İşbirliği
Atatürk, Türkiye'nin diğer ülkelerle işbirliği yapması gerektiğine inanmış ve bu konuda birçok girişimde bulunmuştur.
5. Hakkaniyet ve Eşitlik
Atatürk, uluslararası ilişkilerde hakkaniyet ve eşitliğin esas alınması gerektiğini savunmuştur. Hiçbir ülkenin diğer ülkelere karşı üstünlük kurma hakkı olmadığını düşünmüştür.
Sonuç
Atatürk'ün belirlediği dış politika ilkeleri, Türkiye'nin Cumhuriyet dönemindeki dış politikasının temelini oluşturmuştur. Bu ilkeler sayesinde Türkiye, bağımsızlığını korumuş, barış içinde yaşamış ve uluslararası alanda itibar kazanmıştır.
Videolar
Diğer Kaynaklar
Lozan Antlaşması'nın Türk Dış Politikasına Etkileri
Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te Türkiye与Batılı ülkeler arasında imzalanan bir barış antlaşmasıdır. Antlaşma, Türk Kurtuluş Savaşı'nın sona ermesini ve Türkiye'nin bağımsızlığının tanınmasını sağlamıştır. Lozan Antlaşması, Türk dış politikası üzerinde önemli etkilere sahip olmuştur.
Lozan Antlaşması'nın Türk Dış Politikasına Etkileri
- Lozan Antlaşması, Türkiye'yi uluslararası camiada meşrulaştırıcı bir etkiye sahip olmuştur. Artık Türkiye, Batı devletleri tarafından tanınan ve bağımsız bir devlet olarak kabul edilmektedir.
- Lozan Antlaşması, Türkiye'ye dış politikada daha fazla özgürlük alanı sağlamıştır. Türkiye artık, Batı devletlerinin baskısı olmadan kendi dış politikasını belirleyebilmektedir.
- Lozan Antlaşması, Türkiye İle Batı devletleri arasında ekonomik iş birliğini kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olmuştur. Türkiye artık, Batı devletlerinden ekonomik yardım alabilir ve Batı piyasalarına erişebilir.
- Lozan Antlaşması, Türkiye'nin bölgesel istikrarda önemli bir aktör haline gelmesini sağlayıcı bir etkiye sahip olmuştur. Türkiye artık, Orta Doğu ve Balkanlar'da söz sahibi bir devlet olarak kabul edilmektedir.
Sonuç
Lozan Antlaşması, Türk dış politikası üzerinde olumlu etkilere sahip olmuştur. Antlaşma, Türkiye'yi uluslararası camiada meşrulaştırıcı, Türkiye'ye dış politikada daha fazla özgürlük alanı sağlaıcı, Türkiye ile Batı devletleri arasındaki ekonomik iş birliğini kolaylaştırıcı ve Türkiye'nin bölgesel istikrarda önemli bir aktör haline gelmesini sağlayıcı bir etkiye sahip olmuştur.
Lozan Antlaşması ve Etkileri
Lozan Antlaşması MetniLozan Konferansı ve Sonrası
Lozan Konferansı, 1922-1923 yılları arasında İsviçre'nin Lozan kentinde düzenlenen barış konferansıdır. Konferansta, Türkiye ile I. Dünya Savaşı'nın galip devletleri arasında barış antlaşması imzalanmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Borçları
Lozan Konferansı'nda tartışılan konulardan biri de Osmanlı Devleti'nin borçlarıdır. Konferansta, Türkiye'nin ödemesi gereken dış borcun bir miktarı indirilmiş ve ödeme şartları hafifletilmiştir.
- 1933 yılında Paris’te yeni bir antlaşma yapılmıştır.
- Antlaşmaya göre Türkiye’nin ödemesi gereken dış borcun bir miktarı indirilmiş ve ödeme şartları hafifletilmiş- tir.
- Bundan sonraki dış borç ödemeleri düzenli bir şekilde yapılmış ve hükûmet 1944 yılında erken ödeme kararı alarak 10 yıl içinde borçlarını bitireceğini bildirmiştir.
- Böylece bir asrı bulan Osmanlı borçları 1954 yılında tamamen ödenmiştir.
Musul Sorunu
Lozan Konferansı'nda üzerinde uzlaşılamayan konulardan biri de Irak sınırı ve Musul sorunuydu. Lozan’da alınan karara göre sorun daha sonra Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak ikili görüşmelerle çözüme kavuşturulacaktı. Ancak İngilizler Musul’dan vazgeçmek istemiyordu.
- TBMM, Musul ve çevresinin Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer aldığını belir- terek İngiltere’nin bu isteğini reddetmiştir.
- İngiltere ve Türkiye arasında Musul konusuyla ilgili görüşmeler, 19 Mayıs 1924’te İstanbul’da başladı.
- Her iki devlet de Musul’un kendilerine ait olduğunu iddia etti.
- İngiltere konuyu Milletler Cemiyetine götürdü.
- Milletler Cemiyeti, Musul’un İngiliz mandası altındaki Irak’ta kalmasına karar verdi.
- Bu durum Türkiye’de büyük bir tepkiyle karşılandı.
- İngilizler, Türkiye’nin Musul’a müdahalesini önlemek için hazırlıklara başladı.
- Milletler Cemiyeti, bölgede Türk sayısının az olduğunu, Türk olmayan unsurların sayı olarak daha fazla olduğunu iddia etti.
- Milletler Cemiyeti, Hakkâri’nin Türkiye’de, Musul’un ise Irak’ta kalmasına karar verdi.
- TBMM bu kararı reddetti.
- Kamuoyunda Türkiye ile İngiltere arasında savaş ihtimalinden söz edilmeye başlandı.
- 5 Haziran 1926’da İngiltere ile Ankara Antlaşması’nı imzalayarak Musul’u Irak’a bıraktı.
- Hakkâri Türkiye’de kaldı.
- Antlaşmaya göre Irak, Musul petrollerinden aldığı verginin %10’unu, 25 yıl süreyle Türkiye’ye verecekti.
- Böylece Irak sınırı ve Musul sorunu çözüme kavuşturuldu.
Nüfus Mübadelesi
Lozan Antlaşması’na göre İstanbul’da yaşayan Rumlar ile Batı Trakya’da yaşayan Türkler dışında- ki Türk ve Rum nüfusu karşılıklı olarak Türkiye ile Yunanistan arasında mübadele (değişim) edile- cekti. Ancak mübadelenin uygulanması sırasında Yunanistan’ın olumsuz tutumu yüzünden taraflar arasında uzlaşma sağlanamadı.
- Yunanistan’ın, İstanbul’da yaşayan Rumları, nüfus mübadelesi dışında tutmak istemesinin se- bepleri nelerdir?: Yunanistan, İstanbul’da daha fazla Rum’un kalmasını istiyordu. Çünkü Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan önce geçici de olsa İstanbul’a gelen Rumları “etabli” (yerleşmiş yöre sakini) sayıyor ve mübadele kap- samı dışında tutmak istiyordu.
- Türkiye, Yunanis- tan’ın bu konudaki isteklerine karşı çıkmıştır.
- Etabli tanımlamasının İstanbul’da sürekli oturanlar için geçerli olacağını belirtmiştir.
- Yunanistan bunun dışında, Batı Trakya’daki Türklerin bölgeye Balkan Savaşları sırasında geldiklerini iddia ederek onları da mübadeleye dahil etmek isti- yordu.
- Bu görüş ayrılıkları ve Yunanistan’ın uzlaşmaz tutumu nedeniyle sorun çıkmaza girmiştir.
- Türkiye ile Yunanistan arasında anlaşmazlığın giderek büyümesi üze- rine sorun, Milletler Cemiyetine götürülmüştür.
- Cemiyet, Lahey Ada- let Divanı’nın görüşünü almış ancak bu görüş her iki tarafı da memnun etmemiştir.
- Bu gelişme üzerine taraflar arasındaki gerginlik giderek bü- yümüştür.
- Yunanistan, Batı Trakya’daki Türklerin mallarına el koymaya başlamıştır.
- Türkiye de buna karşılık vermiş ve İstanbul’daki Rumların mallarına el koymuştur.
- 1 Aralık 1926 tarihinde Atina’da yapılan bir antlaşma ile sorun çözü- me kavuşturuldu.
- Fakat iki devlet arasındaki gerginlik 1930 yılına kadar devam etti.
- 1930’da Ankara’da imzalanan Nüfus Mü- badelesi Antlaşması ile sorunun çözümlenmesinden sonra Yunanistan Başbakanı Venizelos Türkiye’yi ziyaret etti .
- Türkiye Başbakanı İsmet (İnönü) Bey de Yunanistan’a bir ziyarette bulundu.
- Böylece iki ülke ara- sındaki gerginlik yumuşama sürecine girdi.
- Bu yakınlaşma 1934’te Bal- kan Antantı’nın imzalanmasına ortam hazırladı.
Türkiye'nin Milletler Cemiyetine Girişi
Türkiye, 1932 yılında Milletler Cemiyetine üye oldu. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girmesi dış politikada önemli gelişmelerin ortaya çıkmasını sağladı.
- 1930’lu yıllara gelindiğinde uluslararası politikada hızlı bir değişim meydana geldi.
- Milletler Cemiyeti, bu değişimin sonucunda dünya sa- vaşında yenilen devletlerin de üye olarak kabul edilmesi kararını aldı.
- Türkiye’nin dış politikada izlediği tarafsız, gerçekçi ve barışçı politika İngiltere’nin dikkatini çekiyordu.
- Türkiye 1931 yılında Milletler Cemi- yetine girmeyi prensip olarak benimsedi ve bu konuda Sovyetler Bir- liği’ne güvence verdi.
- Atatürk, Türkiye’nin Milletler Cemiyetine kendi başvurusuyla değil, davet edilerek girmesini istiyordu.
- Nitekim Türkiye, İspanya’nın girişimi, Yunanistan’ın desteği ve Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nun daveti üzerine cemiyete girmeye karar verdi .
- 18 Temmuz 1932 tarihinde Milletler Cemiyeti üyeliğine kabul edildi.
- Türki- ye’nin cemiyete girmesinden sonra 1934’te Rusya da cemiyete üye oldu.
- Türkiye, uluslararası barışa olan katkıları, tutarlı ve onurlu dış politi- kasıyla cemiyete üye oldu.
Sonuç
Lozan Antlaşması, Türkiye'nin bağımsızlığının ve egemenliğinin uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır. Türkiye, Lozan Antlaşması'nın ardından izlediği barış
Atatürk Dönemi Türkiye Dış Politikası
Atatürk döneminde, Türkiye'nin dış politikası barış ve dostluk üzerine kuruluydu. Türkiye, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı gibi uluslararası anlaşmalarla bölgesel barışı sağlamaya çalıştı. Ayrıca, Lozan Barış Antlaşması'nın Boğazlarla ilgili maddesini değiştirerek, Boğazların güvenliğini sağladı.
Balkan Antantı
Balkan Antantı, 9 Şubat 1934'te Atina'da imzalanan bir anlaşmadır. Anlaşmayı Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya imzalamıştır. Bulgaristan ve Arnavutluk ise antanta katılmamıştır.
- Balkan Antantı'nın amacı, Balkanlar'da barışı ve istikrarı sağlamaktır.
- Antlaşma, üye ülkelerin birbirlerinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti altına almaktadır.
- Ayrıca, üye ülkeler arasında ekonomik işbirliği ve kültürel alışveriş yapılmasını öngörmektedir.
Sadabat Paktı
Sadabat Paktı, 8 Temmuz 1937'de Sadabat Sarayı'nda imzalanan bir anlaşmadır. Anlaşmayı Türkiye, İran, Irak ve Afganistan imzalamıştır.
- Sadabat Paktı'nın amacı, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da barışı ve istikrarı sağlamaktır.
- Antlaşma, üye ülkelerin birbirlerinin iç işlerine karışmamasını ve ortak sınırlara saygı göstermesini öngörmektedir.
- Ayrıca, üye ülkeler arasında ekonomik işbirliği ve kültürel alışveriş yapılmasını öngörmektedir.
Lozan Barış Antlaşması'nın Boğazlarla İlgili Maddesinin Değiştirilmesi
Lozan Barış Antlaşması'nın Boğazlarla ilgili maddesi, Boğazların yönetimini ve güvenliğini uluslararası bir komisyona veriyordu. Türkiye, bu maddenin değiştirilmesini ve Boğazların güvenliğinin kendisine bırakılmasını istiyordu.
- Türkiye'nin girişimleri sonucu, 20 Temmuz 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
- Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Boğazların yönetimini ve güvenliğini Türkiye'ye bırakmıştır.
- Bu anlaşma, Atatürk'ün barışa dayalı dış politikasının önemli başarılarından biridir.
Hatay'ın Türkiye'ye Katılması
Hatay, 1921 Ankara Antlaşması'na göre Fransa mandası altındaki Suriye sınırları içinde kalmıştı. Ancak, Hatay'daki Türk nüfusu, bölgenin Türkiye'ye katılmasını istiyordu.
- Türkiye'nin girişimleri sonucu, 29 Haziran 1939'da Hatay Meclisi, bölgenin Türkiye'ye katılma kararını aldı.
- 23 Temmuz 1939'da imzalanan antlaşmayla Hatay, Türkiye'ye katıldı.
- Hatay'ın Türkiye'ye katılması, Atatürk'ün dış politikasının önemli başarılarından biridir.
Sonuç
Atatürk döneminde, Türkiye'nin dış politikası oldukça başarılı olmuştur. Türkiye, Balkan Antantı, Sadabat Paktı ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalarla bölgesel barışı sağlamaya çalışmış ve Hatay'ın Türkiye'ye katılması gibi önemli bir başarı elde etmiştir.
Atatürk Dönemi Dış Politikası
Balkan Antantı
Sadabat Paktı
Lozan Barış Antlaşması'nın Boğazlarla İlgili Maddesinin Değiştirilmesi
Hatay'ın Türkiye'ye KatılmasıLozan Antlaşması Sonrası Hatay Davası
Lozan Antlaşması’nın ardından yapılan mübadele sonrasında Yunanistan’dan göç eden Türkler, Türkiye’nin çeşitli yerlerine yerleştirildi. Ancak Hatay bölgesi, Fransız mandası altında kalmaya devam etti. Hataylı Türkler, Fransız yönetimine karşı mücadele etmeye başladı ve Türkiye Cumhuriyeti de onları destekledi.
Hatay’ın Bağımsızlığı
Türkiye, Hatay’ın bağımsızlığı için Milletler Cemiyeti’ne başvurdu ve Hatay’da bir referandum düzenlenmesi kararlaştırıldı. Referandum sonucunda Hataylılar, bağımsızlık yönünde oy kullandı ve Hatay Devleti kuruldu.
Hatay'ın Türkiye'ye Katılması
Atatürk, Hatay’ın Türkiye’ye katılması için büyük çaba gösterdi. 1939 yılında Fransa ile imzalanan bir antlaşma ile Hatay’ın Türkiye’ye katılması kabul edildi. 30 Haziran 1939’da Hatay, Türkiye’ye katıldı.
Sonuç
Hatay’ın Türkiye’ye katılması, Atatürk’ün önemli başarılarından biridir. Bu başarı, Türkiye’nin uluslararası arenadaki itibarını artırmıştır.
Kaynaklar
Hatay'ın Kurtuluşu
Hatay (TDK)Lozan Antlaşması Sonrası Dış Politika
Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının ardından dış politikada yeni bir dönem başlatmıştır. Bu dönemde Türkiye, bağımsızlığını ve egemenliğini korumak, uluslararası alanda saygın bir yer edinmek ve komşularıyla iyi geçinmek gibi hedefler gütmüştür.
Dış Politika İlkeleri
1-"Türk milletinin hayatına, istikbaline, menfaatlerine uygun, milletin karakter ve örfüne, geleneklerine, an'anelerine uygun bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması gerekir."
2-"Tarihî tarihimizin bugünkü durumuyla bağdaşan, her türlü dış durumlardan fazla rahatsızlık duymadan kendimizi serbestçe geliştirmek, bu maksatla dostluğumuzu esirgemediğimiz ve esirgemeyeceğimiz komşularımızla ve bütün devletlerle iyi geçinmek, Türkiye siyasetinin esasıdır."
4-"Komşularımız ve bütün devletlerle iyi geçinmek, Türkiye siyasetinin esasıdır."
Dış Politika Uygulamaları
- Balkan Antantı’na öncülük etmiştir.
- Lozan Barış Antlaşması’nı imzalamıştır.
- Saltanatı kaldırmıştır.
- Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.
- Hatay’ı topraklarına katmıştır.
- Sadabat Paktı’nı imzalamıştır.
- Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalamıştır.
Sonuç
Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşması’ndan sonra izlediği dış politika sayesinde bağımsızlığını ve egemenliğini korumuş, uluslararası alanda saygın bir yer edinmiş ve komşularıyla iyi geçinmiştir.
Kaynaklar