Peygamberimizin hayatında dünya ve ahiret dengesi, sadaka-i cariye gibi önemli kavramlarla anlatılır.
İslam, dünya ve ahiret dengesini gözeten bir dindir. Yüce Allah insanı hem dünya hem de ahiret için yaratmıştır. İnsanın ahiret için dünyadan vazgeçmesi gerektiği düşüncesi dinimize göre yanlış bir anlayıştır. Dünya ve ahiret arasındaki dengenin nasıl olması gerektiğini Peygamberimiz (s.a.v.) yaşantısı ile bizlere en güzel şekilde göstermiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.) vaktini çok iyi şekilde değerlendirmiş, zamanı boş geçirmeyi doğru bulmamıştır. Allah’ın Elçisi (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İki nimet vardır ki insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş za- man.”
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) günlük yaşam içerisinde zamanı üçe ayırmıştır. Zamanının bir kıs- mını Allah'a (c.c.) ibadetle geçirmiş, diğer bir kısmında aile fertleri ile ilgilenmiş, evin ihtiyaçlarını karşılamış ve dinlenmiştir. Zamanının üçüncü bölümünde ise tebliğ görevini yerine getirmiştir.
Peygamberimiz Kur'an-ı Kerim'deki ''Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünya- dan da nasibini unutma!...''4 emrini en güzel şekilde hayatında uygulayarak bizlere örnek olmuş- tur.
Dünya ve ahiret dengesini sağlamanın önemini sık sık hatırlatan Peygamberimiz (s.a.v.) dünya- dan el çekip sadece ahiret için yaşamaya karar veren bazı sahabileri uyarmıştır. Dünya ve ahiret hayatı, birbirinin devamı olan iki hayattır. İnsan dünya hayatında kendisi için ne gibi bir hayır işlerse, ahirette Allah katında onun karşılığını bulacaktır. Mümin dünya nimetlerinden yararlanırken Allah’a kulluğu ve ahireti unutmamalıdır.
Allah (c.c.) rızası için yapılan yardım ve her türlü iyilik anlamına gelen sadaka maddi manevi her- türlü yardımı kapsamaktadır. Örneğin tebessüm etme, güzel söz söyleme bir sadakadır. İnfak ise Yüce Allah'ın rızasını kazanmak için insanın kendisine verilen malları, şükrünün bir göstergesi olarak onun emrettiği yerlere harcama yapması, bağışta bulunması demek olup kişilerin yaptığı maddi yardımları kapsar.
Dinimize göre sadaka vermek ya da infakta bulunmak malı eksilten ya da yok eden değil, aksine bereketlendiren ve artıran bir ibadettir. Yüce Rabb'imiz konu hakkında “Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir.), sadakaları ise bereketlendirir...” buyurmaktadır. Ayrıca sadaka vermek zengin ile fakir arasında gönülden sevgi, saygı ve kardeşlik duygularını arttıran toplumsal bir ibadettir.
Peygamberimiz (s.a.v.), dünya ve ahiret dengesini en güzel şekilde hayatında uygulayarak bizlere örnek olmuştur. Bizler de Peygamberimizin (s.a.v.) örnekliğini izleyerek dünya ve ahiret dengesini gözetmeli, imkânlarımız ölçüsünde infak ve sadakada bulunmalıyız.
Kaynaklar:
www.diyanet.gov.tr www.islamiyet.gen.tr www.kuranikerim.org www.youtube.com/watch?v=ga4E9k_Rd5MPeygamber Efendimiz (s.a.v.), hayatı boyunca birçok zorlukla karşılaşmış ve birçok fedakarlıkta bulunmuştur. Ancak o, hiçbir zaman umudunu kaybetmemiş ve her zaman Allah'a (c.c.) güvenmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yaşadığı zorluklara rağmen her zaman insanlara yardım etmeyi ve iyilik yapmayı sürdürmüştür.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), cömertliği ile tanınmıştır. O, sahip olduğu her şeyi ihtiyacı olanlarla paylaşmaktan çekinmezdi. Bir defasında, kendisine gelen bir kişiye çok sayıda koyun vermişti. O kişi kendi kabilesine gidip “Ey kavmim! Müslüman olun, çünkü Muhammed (s.a.v.) fakirlikten korkmadan büyük iyiliklerde bulunuyor.” demişti.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sade bir hayat sürmüştür. O, gösterişten ve lüksten uzak durmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Medine Dönemi'nde, devlet başkanı ve savaşlarda ordu komutanı olduğu hâlde sade yaşamından vazgeçmemiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), affedici ve bağışlayıcı olmasıyla tanınmıştır. O, hiçbir zaman şahsına yapılanlar için kin gütmemiş, aksine bağışlama yoluna gitmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Tâif'te yaşadığına benzer bir olayla karşılaştığında bile düşmanları için dua etmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hayatı boyunca birçok zorlukla karşılaşmış ve birçok fedakarlıkta bulunmuştur. Ancak o, hiçbir zaman umudunu kaybetmemiş ve her zaman Allah'a (c.c.) güvenmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yaşadığı zorluklara rağmen her zaman insanlara yardım etmeyi ve iyilik yapmayı sürdürmüştür.
Video Linkleri:Peygamberimiz (s.a.v.), hayatı boyunca insanlara karşı yumuşak davranmış, bizlere bu konuda güzel örnek olmuştur. Yüce Rabb'imiz Kur'an-ı Kerim'de onun yumuşak huyluluğu hakkında "O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet, bağışlanmaları için dua et." (Âl-i İmrân suresi, 159. ayet.) buyurmuştur. Bu ayetle insanları kazanmada, birlik ve beraberlikte affedici olmanın çok önemli olduğu bizlere vurgulanmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.), Mekke'nin fethi sırasında kendisine ve Müslümanlara düşmanlık eden Mekkelilere karşı bağışlayıcı bir tavır sergilemiştir. "Ey Kureyş Topluluğu! Şimdi benim, sizin hakkınızda ne yapacağımı sanırsınız?" diye sorduğunda, Kureyşliler "Biz senin hayır ve iyilik yapacağını umarak 'Hayır yapacaksın!' deriz. Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun!" demişlerdir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Yusuf 'un kardeşlerine dediği gibi "Bugün size kınama yok. Allah sizi affetsin. O merhametlilerin en merhametlisidir." (Yûsuf suresi, 92. ayet.) ayetini okuyarak serbest bırakmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.), Hayber'in fethi sırasında bir Yahudi kadının kendisine zehir koyduğu eti yedikten sonra bile onu affetmiştir. Ancak yemekten yiyen bir sahabinin zehirlenmesi üzerine kadın cezalandırılmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.), yaşamında her zaman affetme yoluna gitmiş, Müslümanların da birbirle- rinin hatalarına karşı affedici olmalarını istemiştir. Kardeşi kendisinden özür dilediği hâlde onun özrünü kabul etmeyen kişinin büyük bir hata işlemiş olacağını belirtmiştir. Bir Müslümanın, mümin kardeşine üç günden fazla küs duramayacağını, barışmak için elini ilk uzatanın diğerin- den daha hayırlı olduğunu vurgulamıştır. Peygamberimiz (s.a.v.), "Allah, affeden kulunun şerefini artırır..." buyurarak her zaman affedici olmayı teşvik etmiştir. Kendisine, "Ey Allah'ın Resulü! Hizmetçiyi (işlediği bir hatadan dolayı) kaç kez affedeyim?" diye soran adama, "Her gün yetmiş kere" diye cevap vermiştir.
Peygamberimizin (s.a.v.) bağışlayıcılığı her dönemde Müslümanlar için güzel bir örnek olmuştur. Onun bu tavrı birçok insanın kalbinin İslam'a ısınmasına ve Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) büyük bir sevgi ile bağlanmasına vesile olmuştur.
Ek Kaynaklar:Sadaka-i cariye, kişiye öldükten sonra da sevap kazandırmaya devam eden sadakadır. Bu hadiste zikredilen sadaka-i cariye; yol, köprü, çeşme, mescit, hastane ve okul gibi hayır işlerini ifade eder.
Sadaka-i cariye, kişinin ahiretteki hayatını güzelleştirir. Topluma faydalı işler yapan, ilim öğreten ya da hayırlı bir evlat yetiştiren bir müslümanın amel defteri kapanmaz ve sürekli olarak sevap kazanmaya devam eder.
Peygamberimizin (s.a.v.) bu hadisi, müslümanları sadaka-i cariye vermeye teşvik etmektedir. Sadaka-i cariye, kişinin ahiretteki hayatını güzelleştirir ve sürekli olarak sevap kazanmasını sağlar.
Sadaka-i Cariye Hakkında Video Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Sadaka-i Cariye Hakkındaki Açıklaması