Temel Dini Bilgiler 1.Dönem 1.Yazılı 5.Sınıflar (2021)

Dinimize göre akıl sahibi olmayanlar dini buyruklardan sorumlu değildir. Bu durumun nedeni, dinin genellikle akıllı ve rasyonel düşünme yeteneğine sahip olan insanlara hitap etmesidir. Din, insanların akıl ve vicdanlarını kullanarak doğruyu ve yanlışı ayırt etmelerini, bilinçli ve sorumluluk sahibi kararlar almalarını teşvik eder. Akıl sahibi olmayanlar, dini buyrukları anlama ve uygulama yeteneğine sahip olmadıkları için sorumlu tutulmazlar. Bu durum, dini kuralların adaletli ve eşitlikçi bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla ortaya çıkmış olabilir.

Verilen ayet, Allah'ın gaybın anahtarlarının sadece kendisinde olduğunu, O'nun her şeyi bilen ve her şeyin bilgisine sahip olduğunu ifade eder. Ayette, Allah'ın ilminin sınırsız olduğu ve her şeyin O'nun bilgisinde olduğu vurgulanır. Ancak, ayetten yola çıkarak insanların yaptıkları kötülüklerden dolayı cezalandırılacağı sonucuna ulaşılamaz. Ayet, Allah'ın her şeyi bilmesini vurgulamakla birlikte, insanların fiillerine dair sonuçlarını belirtmez. Dolayısıyla, cevap seçeneklerinde verilen sonuçlardan B şıkkı, ayetten doğrudan çıkarılamaz.

Bu soru, doğa ve evrenin düzeni ile ilgili bir düşünceyi ele almaktadır. Doğadaki düzen ve denge, Yaratıcı bir gücün varlığına işaret edebilir. Verilen seçenekler arasında en uygun cevap "B) Yüce Allah’ın var ve bir olduğunu" olarak görünüyor. Çünkü evrende gözlenen düzen ve denge, bir yaratıcının varlığını ve bu yaratıcının tek ve yüce olduğunu düşündürebilir.

Verilen ayette, eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı, düzenin bozulacağı ifade edilir. Bu durum, ayette Allah'ın birliği ve tek ilah oluşu vurgulanarak ifade edilir. Dolayısıyla, ayet Allah'tan başka ilah olmadığına işaret eder.

Bu soru, ilahi mesajların ve peygamberlerin rolünü ele almaktadır. İlahi kuralların insanları doğruluğa ve iyiliğe ulaştırmak amacıyla Allah tarafından peygamberler aracılığıyla gönderildiği bilinmektedir. Verilen seçenekler arasında en uygun cevap "C) Din" olarak görünmektedir. Din, insanları doğruluğa, iyiliğe ve ahlaki değerlere ulaştırmak amacıyla peygamberler aracılığıyla iletilen ilahi kuralların toplamı olarak kabul edilir.

Abdest, ibadetlerden önce ve bazı durumlar için gereklidir. Abdestin bozulması, belirli durumların gerçekleşmesi sonucunda olur. Verilen seçenekler arasında yer alan "Ağlamak," abdesti bozan hallerden biri değildir. Diğer seçeneklerde ise özürlü kimsenin aldığı abdestle namaz vaktinin çıkması, ağız dolusu kusmak ve büyük ya da küçük çiş yapmak abdesti bozan durumlar arasında yer alır.

Bu soru, İslam'da abdest almanın veya gusül yapmanın mümkün olmadığı durumlar için kullanılan temizlik yöntemini ele almaktadır. Su olmadığı zaman veya suyu kullanmanın mümkün olmadığı durumda abdest yerine geçen temizlik şekline "C) Teyemmüm" denir. Teyemmüm, temiz toprak veya kumla vücudu silmek suretiyle yapılan bir temizlik yöntemidir. Bu yöntem, abdest veya gusül almanın mümkün olmadığı durumlarda ibadetlerin yerine getirilmesini sağlar.

Verilen bilgiye göre, İslam dininde yolcu olan kimselerin 4 rekatlık farz namazlarını seferdeyken 2 rekat olarak kıldığı belirtilmiştir. Bu durumda, seferdeyken öğle, ikindi ve yatsı namazları 2 rekat olarak kılınırken, sabah namazının seferde kılınışında böyle bir kolaylık sağlanmamıştır. Dolayısıyla, Sabah Namazı bu kolaylıklar arasında yer almaz.

Bu soru, Hicretin sonuçlarından birini belirlemeyi amaçlamaktadır. Cevap anahtarı olarak verilen seçenekler arasında yer alan "B) Medineli Yahudiler toplu olarak Müslüman olmuşlardır" ifadesi, hicretin sonuçlarından biri olarak doğru bir ifade değildir. Hicret, Peygamber Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç ettiği olayı ifade eder. Hicretin sonuçları arasında Müslümanların baskılarından kurtulması, İslam'ın yayılmasının hızlanması ve Mekke döneminin sona erip Medine döneminin başlaması gibi etkiler yer almaktadır. Medineli Yahudilerin toplu olarak Müslüman olmaları, Hicretin sonuçları arasında yer almayan bir ifadedir.

Peygamber Muhammed (s.a.v), Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde, Medine'ye varmadan önce Kuba köyünde bulunan ilk İslam mescidini inşa ettirmiştir. Bu mescide "Kuba Mescidi" adı verilir. Dolayısıyla, doğru cevap A seçeneğidir.

620 yılı, İslam tarihinde "Hüzün Yılı" olarak bilinir. Bu yıl, Peygamber Muhammed'in (s.a.v) eşi Hz. Hatice ve amcası Ebu Talip'in vefat ettiği bir dönemi ifade eder. İslam'ın ilk yıllarında, önemli destekçilerinin kaybıyla dolu bu dönem nedeniyle "Hüzün Yılı" adı verilmiştir.

Bu soru, Medinelilerin Peygamber Muhammed (sav) ile yaptıkları görüşmelere verilen adı sormaktadır. Cevap anahtarı olarak verilen seçenekler arasında yer alan "B) Akabe Biatları" ifadesi, Medinelilerin Peygamber Muhammed (sav) ile yaptıkları görüşmelere verilen adı doğru şekilde ifade eder. Akabe Biatları, Müslümanların Medine'ye davet edilip davet edildikleri yıl olan 621 ve 622 yıllarında gerçekleştirdikleri görüşmelerdir.

Hz. Muhammed'in (s.a.v), Medine'de yaşayan farklı etnik ve dini gruplar arasında antlaşmalar yapması, Ensar (Medine'li yardımcılar) ve Muhacir (Mekke'den gelen göçmenler) arasında kardeşlik kurması, toplumsal barışı ve uyumu sağlamayı amaçladığını gösterir. Bu adımlar, farklı gruplar arasında dayanışma ve işbirliğini teşvik ederek toplumsal birlik ve beraberliği güçlendirmeyi hedeflemişti.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), Safa tepesinde yaptığı konuşmada akrabalarını toplayarak onlara düşman tehlikesine dikkat çekti ve "şu tepenin ardında düşman var, size saldıracak desem, bana inanır mısınız?" şeklinde bir soru sordu. Bu soruyla peygamberimiz, insanlara doğru sözlü ve güvenilir olduğunu vurgulayarak onların ona inanmalarını sağlamak istemiştir. Bu durum, peygamberimizin karakterinin dürüstlük ve güvenilirlikle örülü olduğunu, bu özellikleriyle insanların güvenini kazanmaya çalıştığını gösterir.

Peygamberimize beş vakit namaz emri, İsra ve Miraç olayında gerçekleşti. İsra ve Miraç, Hz. Muhammed'in Mekke'den Kudüs'e geceleyin götürülmesi ve oradan semaya yükseltilmesi olayını ifade eder. Bu olay sırasında Allah, Hz. Muhammed'e beş vakit namazı emretti. Bu olay İslam'ın en temel ibadetlerinden biri olan beş vakit namazın emredildiği önemli bir dönüm noktasıdır.

Yukarıdaki boşluğa "C) Fıtratı" kavramı gelmelidir. Bu ifade, her insanın doğuştan getirdiği, temelde doğru ve güzel olan dinî ve ahlakî duyguları ifade eder. İnsanlar, doğuştan getirdikleri bu fıtratıyla İslam'a uygun şekilde doğarlar, ancak sonradan çevresel etkiler ve seçimler bu fıtratı değiştirebilir.

İslam kelimesi, Arapça kökenli bir kelimedir ve "teslimiyet", "barış" ve "güvende olmak" gibi olumlu anlamlara gelir. Ancak, "cesaret" kelimesi İslam kelimesinin anlamlarından biri değildir. İslam kelimesi, temel olarak Allah'a tam bir teslimiyeti ifade ederken, cesaret kavramı bu anlamla örtüşmez.

Namazın kendi vakitleri içerisinde kılınması anlamına gelen şart "A) Vakit" şıkkıdır. Namazın beş farklı vakit diliminde kılınması gerekmektedir: Sabah, Öğle, İkindi, Akşam ve Yatsı vakitleri. Bu vakitler, güneşin hareketine göre belirlenir ve her bir namazın kendi vakit aralığı içerisinde kılınması önemlidir. Bu şart, İslam'da namazın zamanında ve düzenli olarak yerine getirilmesini sağlamak amacıyla konmuştur.

Doğru cevap D seçeneğidir. Namazın şartları cinsiyetle ilgili değildir, yani namazı yerine getirmek için cinsiyet ayrımı yapılmaz. Namazın şartları her Müslüman için aynıdır, hem erkekler hem de kadınlar aynı şartları yerine getirmelidir.

Setr-i avret, namaz kılarken vücudu örtme kuralını ifade eder. Bu kural namazın içindeki bir şarttır. Namaz kılan kişi, avret yerlerini örterek namazını eda etmelidir. Avret yerleri, kişinin mahrem yerleridir ve namaz kılarken örtülmesi gereken yerlerdir. Bu nedenle doğru cevap A şıkkıdır.

Doğru cevap B seçeneğidir. Kıyam, namaza başlarken "Allahu Ekber" tekbiri alarak ayakta durmaktır. Bu tekbir, namazın başlangıcını belirtir.

Doğru cevap C) İstikbal-i Kıble'dir. "Ettehüyyatü" duası namaz sonrasında okunan bir dua olarak bilinir ve bu dua okunurken kişi Kabe'ye yani Kıble yönüne yönelir. Dolayısıyla doğru cevap C şıkkıdır.

Doğru cevap C seçeneğidir. "İstikbal-i Kıble" terimi, namazın kıble yönüne dönülerek kılınması anlamına gelir. Müslümanlar, namazlarını Mekke'ye doğru, Kâbe'ye yönelerek kılarlar.