Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 8.Sınıf 1.Dönem 1.Sınav Yeni Müfredat

Ayette zekâtın nasıl verilmesi gerektiğine dair bilgi verilmektedir. Mallarını Allah yolunda harcayıp gösteriş yapmayan, fakirlere incitmeden yardım eden kimselerin ödüllendirileceği belirtilirken, zekâtın bu şekilde verilmesinin önemi vurgulanmaktadır. Ancak ayette zekâtın ne şekilde ve hangi mallardan verileceği hakkında detaylı bir bilgi verilmemektedir.

Cevap anahtarı "D) II ve IV." olmalıdır. İnsan, davranışlarından sorumlu tutulabilmesi için öncelikle akıl ve iradeye sahip olmalıdır. Akıl, doğru düşünme, mantıklı kararlar alma ve bilinçli davranma yeteneğini ifade ederken, irade ise isteklerini kontrol etme ve kendi eylemlerini yönlendirme gücüdür. Başarı ve tevekkül de insan hayatında önemli faktörlerdir, ancak sorumluluk açısından öncelikli olan akıl ve iradedir.

Hikayede vurgulanan düşünce, balıkçının başarısının arkasında çalışması ve emeği olduğudur. Balıkçının şansı olmayıp, çabası sayesinde her zaman bol miktarda balık yakalayabildiği anlatılmaktadır. Dolayısıyla, insanın yalnızca çalışmasının karşılığını alacağı vurgulanmaktadır.

Bu metinde anlatılmak istenen asıl düşünce, "C) Evrendeki yasalara uygun davranılmalıdır."dır. Metinde belirtiliyor ki, Allah evrendeki olayları birtakım yasalara bağlamış ve tüm varlıklar bu yasalara göre hareket etmektedir. Bu nedenle, insanlar da doğadaki yasalara uygun hareket etmeli ve Allah'ın kanunlarına aykırı davranmaktan kaçınmalıdır. Aksi takdirde, doğa olayları insanlar için afetlere dönüşebilir. Metinde vurgulanan temel düşünce, doğal yasalara saygı göstermenin ve uygun davranmanın önemidir.

Bu soruda, öğrencinin kendine olan güveniyle ilgili ifadelerine dayanarak hangi ayete ters düştüğü soruluyor. Öğrenci, "Sınav için çok çalıştım. Tüm konuları biliyorum. Hazırlık sorularını çözdüm. Başarılı olmamam için hiçbir sebep yok. Kesinlikle bu sınavı kazanacağım. Hiçbir şey buna engel olamaz." şeklinde kendine olan güvenini ifade ediyor. Ancak, bu ifadeler Kehf suresi, 23-24. ayete ters düşmektedir. Kehf suresinde Allah, insanlara yarın yapacağı işler için "Allah'ın dilemesine bağlamadıkça hiçbir şey için 'Bunu yarın yapacağım.' deme..." şeklinde uyarıyor. Bu durumda, öğrenci kendi başarısını sadece kendi çabalarıyla bağdaştırarak Allah'ın iradesini göz ardı etmiş oluyor. Cevap Anahtarı: B) “Allah’ın dilemesine bağlamadıkça hiçbir şey için ‘Bunu yarın yapacağım.’ deme...”(Kehf suresi, 23-24. ayet) Öğrenci, sınavı kazanacağına olan güvenini ifade ederken, Kehf suresinde geçen ayete ters düşüyor. Ayette, insanların yarın yapacakları işleri Allah'ın dilemesine bağlamadan plan yapmamaları gerektiği belirtilirken, öğrenci kendi çabaları ve bilgisiyle başaracağına olan kesin inancını dile getiriyor. Bu durumda, öğrencinin kendi gücüne aşırı güveni ve Allah'ın iradesini göz ardı etmesi söz konusu oluyor.

Bu soruda, bir amacı gerçekleştirmek için elinden gelen bütün çabayı gösterdikten sonra Allah'a güvenmeye ve sonucu O'na bırakmaya ne denir soruluyor. Bu kavram "tevekkül" olarak adlandırılır. Tevekkül, insanın çaba gösterdiği konularda Allah'a güvenerek sonucu O'na bırakması ve O'na olan inancıyla iç huzurunu koruması anlamına gelir. İnsanlar, elinden geleni yaparlar ancak sonuçları tamamen Allah'a bağlarlar ve O'nun takdirine rıza gösterirler. Cevap Anahtarı: A) Tevekkül. Bu soruda verilen açıklamalar, "tevekkül" kavramını ifade ediyor. Tevekkül, insanın elinden gelen bütün çabayı gösterdikten sonra Allah'a güvenmeye ve sonucu O'na bırakmaya dayalı bir tutumdur. İnsanlar, herhangi bir amacı gerçekleştirmek için çaba gösterirler, ancak sonuçları Allah'a bağlarlar ve O'nun takdirine rıza gösterirler.

Zekât, İslam'ın beş şartından biri olan bir ibadettir. Zekât verecek kişide aranan şartlar, Müslüman olmak, akıllı olmak ve nisab miktarına sahip olmaktır. Ancak cinsiyetle ilgili bir ayrım yapılmaz, yani erkek veya kadın olmak zekât verebilmek için önemli bir şart değildir.

"Ahmet" adlı öğrencinin verdiği örnek, güneşin çekim kuvvetiyle gezegenleri yörüngelerinde tutması gibi evrendeki doğal yasalarla ilgilidir. Diğer öğrencilerin verdiği örnekler ise daha çok fiziksel ve sosyal olaylara yöneliktir. Dolayısıyla, "Ahmet" adlı öğrencinin verdiği örnek diğerlerinden farklıdır ve evrendeki yasalarla ilgili bir örnektir.

Bu gibi ayetler, yaratılıştaki ölçü ve düzenin mükemmelliğine vurgu yaparak evrendeki fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasaların anlamını ve işleyişini ifade eder. İslam'ın perspektifinde, bu tür ayetler Allah'ın evreni bilgeliği ve ilmiyle yarattığını vurgular. İnsanlar için bu düzeni anlamak ve araştırmak, bilim ve ilim alanında çalışmalar yapmak teşvik edilir.

erilen açıklama, zekâtın verilen malın artmasına, bereketlenmesine ve vereni ödüllendirmesine işaret ediyor. Bu açıklama, zekâtın faydalarını anlatan ayetlerden birini yani Bakara suresi, 261. ayeti doğrudan yansıtmaktadır. Ayette mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, başağında yüz dane olmak üzere, yedi başak veren dane durumuyla kıyaslanmaktadır, bu da zekâtın verenin malını artıracağına ve bereket getireceğine vurgu yapar.

İfadeye göre, Allah pek çok varlık yaratmış ve insana üstün özellikler vermiştir. Bu üstün özelliklerden biri, insanın kendi kararlarını verebilme, iradesini kullanabilme yeteneği olan "İrade"dir. İrade, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliktir ve Allah'ın insana bahşettiği bir nimettir.

Verilen ayetlerde insanın yaptığı her türlü iyilik ve kötülüğün, zerre kadar olsa bile, görüldüğü vurgulanmaktadır. Bu durum insanın sorumluluğunu ve yaptıklarının hesabını vermekle yükümlü olduğunu ifade eder. Dolayısıyla, bu ayetlerde insanın sorumlu bir varlık olduğu vurgulanmaktadır.

Paragrafta Murat Bey'in manavlık yaparak kazanç elde ettiği, dükkanını açıp hazırlıklarını yaptıktan sonra dua ettiği ifade edilmektedir. Ancak Murat Bey'in kazancını paylaşıp paylaşmadığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla "Paylaşma" kavramı bu paragraftan çıkarılamaz.

Cevap doğru olarak D seçeneğidir: "Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm.” (Bakara suresi, 186. ayet) Bu ayet, insanların Allah'a dua etmeleri ve Allah'ın onların dualarına karşılık vermesi ile ilgilidir. Evrensel bir fiziksel yasa veya gerçeklikten ziyade, dua etme ve Allah'a yakınlık temasını içeren bir mesajı iletmektedir.

Verilen ayette zekâtın belirli bir şekilde harcanması gerektiği vurgulanmaktadır. Ayette belirtilen kimselerin mallarını Allah yolunda harcayıp fakirlerin gönlünü kırmayan kişiler olduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla, bu ayet zekâtın kimler tarafından verilmesi gerektiğini anlatmaktadır.

Verilen ifadelerin hepsi akıl sahibi olanların yapacakları eylemleri ifade etmektedir. Akıl sahibi bireyler iyi ile kötüyü ayırt edebilir (I), düşünür ve araştırma yapar (II) ve hayatlarını kolaylaştırmak için çalışırlar (III).

İnsanlar akıl ve irade sahibi varlıklardır (A), vahiyle doğru yolu bulmaları için yol gösterilmiştir (B) ve özgür iradeye sahiptirler (D). Ancak, insanlar eylemlerinden sorumludur; yani yaptıkları seçimlerin sonuçlarına katlanmakla yükümlüdürler. C seçeneği bu gerçeği yanlış bir şekilde ifade ediyor.

Ayet, insanlara adaletli ve doğru davranmaları için Allah'a şahitlik yapmalarını öğütlemektedir. Adalet, toplumsal hayatta önemli bir yasa ve değerdir. Bu nedenle, ayet toplumsal yasa ile ilişkilidir ve insanları toplumsal hayatta adaletli olmaya teşvik etmektedir.

Biyolojik yasalar canlı organizmaların yapıları, işlevleri ve etkileşimleri ile ilgilidir. İnsanların solunum sistemi (A), canlıların üremesi (B) ve bitki, hayvan ve insanların yapı ve işlevleri (D) biyolojik yasaların kapsamına girerken, toplumlar içerisindeki dostluklar biyolojik yasalarla doğrudan ilişkili değildir.

Ayet, "Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar (sorumlu tutar)." şeklinde ifade edilirken, insanın gücü ve kapasitesiyle sınırlı olduğuna, bu sınırlılık içinde sabrın önemine vurgu yapmaktadır.

İnsanlar davranışlarından sorumlu tutulurlar. Davranışlar, insanların tercihleri, eylemleri ve kararlarına bağlı olarak gelişir ve bu nedenle insanlar davranışlarından sorumludur. Doğum yeri (B), ırk (C) ve cinsiyet (D) gibi faktörler ise insanların kontrolü dışında olan özelliklerdir ve insanlar bu faktörlerden dolayı sorumlu tutulmazlar.

Evrenin yasaları arasında kimyasal yasalar da bulunmaktadır. Bu yasalar kimyasal reaksiyonların, elementlerin bileşimlerinin ve tepkimelerinin kurallarını açıklar. Fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal yasalar, evrende farklı alanlarda gözlenen düzenleri ifade eder.

Zekât, İslam dininde zenginlerin mallarının bir kısmını fakirlere ve muhtaçlara verme sorumluluğunu yerine getirmelerini sağlayan bir ibadettir. Zekât verme şartları arasında Müslüman olmak, akıllı olmak ve zengin olmak gibi kriterler vardır. Ancak, cinsiyet (erkek olmak) bu şartlar arasında yer almaz. Bu nedenle, doğru cevap B) Erkek olmak'tır.

Ayşe, sınavlara hazırlanmak için gayretli bir şekilde çalışmış ve bu süreçte sabır göstermiştir. Sınav zamanı geldiğinde ise, sonucu Allah'a bırakarak tevekkül etmiştir. Tevekkül, insanın elinden gelen çabayı gösterdikten sonra sonucu Allah'a bırakarak güven ve teslimiyet içinde olmasıdır. Ayşe'nin davranışı, tevekkül kavramını en iyi şekilde yansıtmaktadır.

Verilen örnekte, hayvanların fiziksel özelliklerinin işlevlerine uygun olduğu ve bu tür uyumların tasarım sonucu olduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, biyolojik yasaların varlığı ve işleyişi anlatılmaktadır. Ancak, sosyal olaylara dair bir açıklama veya örnek bulunmamaktadır, bu nedenle "Sosyal olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi vardır" yargısına bu örnekle ulaşılamaz.

Bu ayet, insanlara Allah tarafından yüklenen görevlerin, kişilerin güç ve kapasitelerine uygun olduğunu belirtir. Bu durum, insanların sorumluluklarını güçleri dahilinde yerine getirmeleri gerektiğini vurgular. Bu şekilde insanlar, kendilerine verilen görevleri başarılı bir şekilde yerine getirebilir ve sorumluluk bilinciyle hareket ederler. Ayet, insanlara yüklenecek görevlerin adaletli bir şekilde belirlendiğini ve güçlerinin üstünde bir yükün kendilerine verilmediğini ifade eder.

Bu soru, öğrencilerin insanın sorumluluk bilinci ve davranışlarından dolayı diğer canlılardan ayrıştığı özelliği anlama ve değerlendirme becerilerini ölçer. İnsanlar, diğer canlılardan farklı olarak akıl ve irade sahibi oldukları için davranışlarından sorumlu tutulurlar. İnsanlar dünya yaşamında seçim yapma ve tercih etme özgürlüğüne sahiptirler, bu nedenle yaptıkları seçimlerin sonuçlarından hesap vermek durumundadırlar. Bu özellik, insanların toplum içerisindeki yerine bağlı olarak değil, akıl ve irade sahibi olmaları nedeniyle doğrudan onlarla ilişkilidir.

Verilen örneklerde, farklı çevre koşullarına uyum sağlamak amacıyla bitki ve hayvanların yapılarının değiştiği ve bu değişikliklerin bir düzene göre gerçekleştiği vurgulanmaktadır. Bu durum, evrendeki varlıkların tasarımını ve düzenini gösteren bir örnektir. Dolayısıyla, "Allah evrende var olan her şeyi bir düzene göre yaratmıştır" yargısına bu örneklerle ulaşılabilir.

Bu soru, öğrencilerin İslam dini kavramlarından biri olan "tevekkül"ün tanımını ve anlamını anlama becerilerini ölçer. Tevekkül, insanların Allah'a olan inancını ve güvenini ifade ederken, aynı zamanda çaba sarf etme ve tedbir alma sorumluluğunu da gösterir. Bu kavram, İslam dinindeki önemli ahlaki değerlerden biridir ve insanların yaşamında huzur ve güven duygusu sağlar.

Doğru cevap gerçekten A) Kaza'dır. Kaza, beklenmedik olaylar ve durumlar olarak anlaşılır. Allah'ın önceden bilmediği ve takdir etmediği olaylar olarak kabul edilir. Bu nedenle, verilen tanım kaza kavramını ifade etmektedir. Teşekkür ederim düzeltme için, kazanımınızı da aşağıda paylaşıyorum.

Bu soru, öğrencilerin kader kavramını anlayıp anlamadıklarını ve bu kavramın temel unsurlarını ayırt etme becerilerini ölçer. Kader, İslam dininde önemli bir inanç konusudur ve Allah'ın her şeyi önceden bilip belirlediği, tesadüf ve rastgelelik olmadığı bir düzenlemeyi ifade eder. Sorudaki "C) Âlemde tesadüf ve rastgelelik hâkimdir" ifadesi, kader kavramıyla uyumlu değildir, çünkü kader inancına göre her şey Allah'ın kontrolü altında gerçekleşir.